İnsanları ve Ülkelerini Anlamak
Keskin göz: Fotoğrafçı Andreas Teichmann Almanya’yı batıdan doğuya adımladı. Bu esnada sürpriz bir şeyin farkına vardı.
Almanya. 50 günde 1.000 Kilometre; yeşil ormanlar, tarlalar, küçük şehirler, nüfusun yoğun olduğu bölgeler boyunca... „Boydan Boya Almanya: Anlamak ve Anlaşılmak; İşte Memleket Bu“ başlığını taşıyan projesi için fotoğrafçı Andreas Teichmann hem aşina hem de yeni yaşam dünyalarına girdi, birçok söyleşi yaptı; ve beklenmedik şeylerin farkına vardı. Buluşmaları ve manzaraları fotoğraflarda sabitleyerek bir blog sitesinde belgeselleştirdi.
Sayın Teichmann, Almanya’daki seçim kampanyasının sıcak döneminde batıdaki Aachen kentinden doğudaki Zittau’ya kadar yollardaydınız ve genel seçimlerin yapıldığı gün hedefinize vardınız. Bu sizin bakışınızı etkiledi mi?
Andreas Teichmann: Genel seçimler benim gezimin dolaysız nedeni değildi; ama seçimden önceki son haftalar ve günlerde seçim kampanyası çok belirgindi. Turun yapmamın asıl nedeni başka bir şeydi: Kendi memleketimde bir iz sürümüne çıkmak ve aynı zamanda başka memleketleri, bölgeleri ve biyogafileri tanımak ve anlamak istiyordum. Bu yüzden tur esnasında çok ilgiyle karşılaştım. On yıllar içinde bir kömür ve çelik kentinden 2017 Avrupa Yeşil Başkenti’ne dönüşen doğum yerimde; Ruhr Havzası’nın metropolü Essen’de yaşıyorum. Bu dönüşüm buradaki insanları da etkiliyor. Benim için burası yaratıcılığın ve sürekli yeni bir şeylere açık olma güdüsünün bir kaynağı. Burada, oldukça küçük bir alanda birçok farklı insan ve kültür barış içinde birlikte yaşıyor. Bu nedenle de Ruhr Havzası, ailemle birlikte seve seve evde olduğum yer.
Kuzey Ren Vestfalya, Hessen, Thüringen, Saksonya-Anhalt ve Saksonya’yı baştan başa dolaştınız. Almanya batıdan doğuya doğru nasıl değişiyor?
Doğu – Batı ekseninin büyüklüğü fevkalade büyüleyici bir şey. Manzara da beni etkiledi: Şimdiye kadar pek fazla tanımadığım bu yöredeki çok az bölge sanayileşmiş. Bazen saatlerce hiç kimseyle karşılaşmadan ormanlarda yürüdüm. Lakin doğuda fevkalade çok mantar toplayıcısı yollardaydı. Doğuda kendi ihtiyacını -örneğin meyve ve sebze yetiştirmek suretiyle- temin etmenin, mesela Kuzey Ren Vestfalya’ya kıyasla daha önemli bir rol oynadığı yolunda bir izlenim oluştu bende.
Bu güzergahı neden yaya katettiniz?
Mesleğim olan fotoğrafçılık sayesinde oldum olası çok seyahat ettim; hem yurt içinde hem yurtdışında. Çoğunlukla büyük kentlerde ve hep otomobille yollardaydım. Ama daha ergenlik çağlarımda, Almanya’yı yürüyerek incelemeyi hayal ediyordum. Adım adım yürüyerek her bir metreyi algılayan bir seyyahın bakış açısı bir başkadır. Yaya gezen biri olarak insanlarla çok daha kolay sohbete girdim.
Blog sayfanızda bu karşılaşmaları anlatıyorsunuz.
Evet, insanlarla öylesine içimden geldiği an konuştum ve şunun farkına vardım: anlattıklarını dinlediğinizde bazen inanılmaz öyküler duyuyorsunuz. İnsanlar kendi özel çevrelerinde algılanmak ve saygı görmek istiyorlar. Bu onlar için önemli; ve günlük siyasi hayatta bu genelde eksik kalıyor. Hem manzara hem de insanların davranışları konusunda Almanya’da sergilediği çeşitlilik benim için zenginleştirici bir deneyim oldu.
Röportaj: Christina Pfänder