İlgi Odağının Ötesinde Krizler
Dünyanın tüm bölgelerinde kamuoyunun pek de dikkatini çekmeyen çatışmalar var. Bu yıkıcı sonuçlara yol açabilir.
Dip dibe, çoğu zaman suyu bulunmayan eğreti barınaklarda, çadırlarda ve kulübelerde yaşıyorlar ve memleketlerine veya başka bir yere gidebilme beklentisi içindeler. Sakinlerin çoğu Myanmar kökenli Rohingyalar ve Müslümanlar. Orada yerel halk grubu olarak görülmüyorlar, o nedenle askeri rejimin baskısı altında büyük gruplar halinde Bangladeş’e sığınmışlar.
Dışarıdan acil yardıma muhtaçlar
Tüm olumsuz koşullara rağmen Yasin hayalleri olan bir adam. Tercüman ve doktor olmak, başkalarına yardım etmek istiyor. Kampta herhangi bir resmi eğitim bulunmadığından, çoğu zaman YouTube videoları ve diğer çevrimiçi olanaklar üzerinden İngilizce öğrenmeye çabalıyor. Zaman içinde büyük bir kelime haznesine kavuşmuş. Eğitimin insanlara yeni fırsatlar sunduğu görüşüne sahip olduğu için bilgisini paylaşıyor: Yasin kampta gönüllü İngilizce dersleri veriyor ve böylece oradaki büyük acıyı az da olsa dindiriyor. Çünkü bu durum büyük göçten sonra altı yıldır devam ediyor.
Eksik olan sadece insanların umudu değil, orada somut olarak yaşama savaşı da veriyorlar: sağlık hizmetleri çok az, su tedariki yetersiz ve mütemadiyen gıda darboğazları yaşanıyor. Dışarıdan acil yardıma muhtaç olmalarına rağmen tüm bunlar büyük ölçüde dünya kamuoyunun dikkatini çekmiyor.
Doğal afetler giderek sıklaşıyor
Cox´s Bazar’daki durumlar çok üzücü olmasına rağmen bu kesinlikle münferit bir durum değil. Birçok bölgede çoğunlukla duyulmayan sessiz dramlar yaşanıyor. Haiti veya Venezuela’da, Burkina Faso ya da Burundi’de, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde veya Yemen’de, Güney Sudan ya da Lübnan’da. Bazen iç çatışmalar, bazen de iklim değişikliğinin giderek artan sonuçları olan kuraklık veya sel baskınları bunların nedeni.
2022 sonu itibariyle yaklaşık 300 milyon insan insani yardıma muhtaç ve bunların çoğu kamuoyu ilgi odağının ötesinde yaşıyor. Hesaplama yöntemine göre dünyada bu gibi on ilâ 20 kriz bölgesi olmasına rağmen, yine de çoğu ülkenin ana haber bültenlerinde yer almayı başaramıyorlar. Sanki dünya her zaman sadece birkaç seçilmiş krizi takip edebiliyor ve algılayabiliyor. Uluslararası kamuoyu şu sıralar özellikle Ukrayna’daki savaşı ve Türkiye ile Suriye’de gerçekleşen depremin sonuçlarına odaklanmış vaziyette. Tüm diğer şeyler hiç dikkat çekmiyor.
Daha az dikkat çekmek demek, aynı zamanda daha az para demek
Bu bazı sonuçlar doğuruyor. Çoğu zaman bu bölgelere daha az para akıyor. Örneğin Güney Sudan: Ülke iklim değişikliğine bağlı olarak sürekli ciddi su baskınlarına uğruyor. Hatta 2021 yılında tüm bölgelerin yarısı sular altında kalmış ve 850.000 insan bundan etkilenmiş. Evleri sel sularıyla sürüklenirken, yaşam dayanakları yok olmuş, umutları da öyle.
Kabileler ve gruplar arasındaki çatışmalar da buna eklenmiş. Tüm bunlar toplandığında ülkeyi kararsız ile kırılgan yapan ve mütemadiyen kıtlıklara da yol açan karmaşık bir kargaşa durumuna sürüklüyor. Güney Sudan kendi gücüyle yaralarını saramıyor. Fakat yurt dışından gelen para akışı da yeterince güçlü değil: Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi OCHA’nın hesaplarına göre Güney Sudan’daki uluslararası yardım halihazırda olması gerekenin yüzde 72 altında. Aynı şey Yemen için yüzde 80, Somali için yüzde 90 ve Mali için yüzde 64 oranında geçerli. Bu liste böyle uzayıp gidiyor.
Sonraki büyük çatışma için potansiyel
Lübnan da aslında uluslararası bir sorunla boğuşuyor. Ülke büyük bir sığınmacı kitlesiyle karşı karşıya: Geçtiğimiz yıllarda yüz binlerce Suriyeli kendini komşu ülkeye attı; aradan geçen zaman içinde her yedince ülke sakini bir sığınmacı. Politik kırılmalar ve doludizgin giden enflasyonun eşlik ettiği bir ekonomik kriz de bunlara eklendiğinde Yakın Doğu’nun bir zamanlar refah içindeki bu ülkesi artık uzun zamandır devam eden bir düşüş trendinin içerisinde.
Ancak uluslararası kamuoyu her yere bakmadığından ve yeterince etkili yardımlarda bulunmadığından, bu krizler kesinlikle “masumane” veya belirli bölgelerle sınırlanmış değil. Her yerde bir sonraki büyük çatışma meydana gelebilir. Ukrayna da yıllarda politika-strateji radarının uzağında kaldı. Rohingya krizinin daha nereye evrileceğini kim bilir? Ya da Lübnan’daki kırılgan durum?
Geçmişten ders almak
Daha eski geçmişe bir bakış atıldığında şu görülüyor: Ruanda’da 1994 yılında korkunç bir soykırıma yol açan çatışma o zamanlar kamuoyunun dikkatinde değildi. Ancak olaylar sonradanBirleşmiş Milletler’i tüm kademelerde yıllarca yoğun bir şekilde meşgul etti.
Irak da 2000’li yılların başında bir sonraki çatışma bölgesi olarak görülmüyordu. Neticede burada meydana gelen savaş uluslararası devletler topluluğuna çok pahalıya mal oldu ve özellikle batıda sancılı süreçlere neden oldu. Bu seçici algılama şu andaki birçok meydan okuma karşısında belki açıklanabilir bir durum, ancak insani açıdan adaletsiz, ekonomik açıdan kısa vadeli ve (jeo)politik açıdan da tehlikeli.
________________________
Bu yüzden dışişleri bakanlığı söz konusu sessiz krizleri tekrar kamuoyu sahnesine güçlü bir şekilde taşıyan bir kampanya başlattı: Caritas International, Terre des Hommes ve Kindernothilfe gibi çok sayıda sivil toplum örgütü tarafından “In den Fokus” (Odak Noktasına) taşınıyor. BM Mülteci Örgütü UNHCR de buna taraf Daha fazlası için buraya bakınız.