Ana içeriğe geç

“Dinin önemi azımsanıyor”

“Religions for Peace” ağının genel sekreteri Azza Karam, karşılıklı anlayış için çalışıyor – korona pandemisi sürecinde de.

Wolfgang Thielmann, 09.11.2020
Azza Karam
Azza Karam © Ring for Peace

“Avrupa’da dinlerin önemi azımsanıyor” diyor Azza Karam: “Din, pek çok insanın ve kimi zaman devletlerin yaşamını belirliyor, tüm çatışmaların ve dolayısıyla çözümlerin bir parçası.” 1968’de Kahire’de doğan siyaset bilimci 2020 Mart’ından bu yana “Religions for Peace” ağının genel sekreterliğini yürütüyor. Bu sivil toplum örgütü barış için dinler arası diyaloğu savunuyor.

Azza Karam siyasetin dinden bağımsız işlemeyeceği görüşünde – ve bu noktada yalnızca yüksek kademelerdeki önemli kişiler kadar gündelik yaşamdan insanların da etkisinin olduğunu savunuyor. Örneğin kadınların gündelik yaşamda birlikteliği şekillendirmesi gibi. Azza Karam bu iki dünyayı bir araya getirmek istiyor: “Çözümlere birbirimize karşı değil, ancak birlikte ulaşabiliriz.

Azza Karam 2019’da Lindau’da göreve seçildi

Karam’ın göreve gelmesi 2020 Mart’ında korona salgınının patlak vermesi ve pek çok ülkenin sokağa çıkma kısıtlamaları getirmesiyle eş zamanlı olmuş. Göreve seçilmesiyse Religions for Peace’in 2019 Eylülü’nde Lindau’da ve böylece ilk defa Almanya’da gerçekleştirdiği genel kurultayda gerçekleşmiş. Kuruluş bu yıl da 10-13 Kasım tarihleri arasında toplanıyor fakat bu sefer toplantı internet üzerinden gerçekleşecek. Kurultayın gündeminde kadınlar,inanç, diplomasi ve insanları sorumlulukları almak için bir araya getirmek yer alıyor. Religions for Peace Almanya’da “Barış İçin Dünya Dinleri ve Sivil Toplum Diyaloğu Vakfı” (Lindau Vakfı) ile çalışıyor. Toplantı dinler, farklı gruplar ve çıkarlar arasındaki sınırların daha kolay açılmasını sağlayacak koruyucu bir çerçevede gerçekleşiyor.

Dieses YouTube-Video kann in einem neuen Tab abgespielt werden

YouTube öffnen

Üçüncü taraf içeriği

İçeriği gömmek için etkinliğiniz hakkında veri toplayabilen YouTube kullanıyoruz. Lütfen ayrıntıları kontrol et ve bu içeriği görmek için hizmeti kabul et.

Rıza formunu aç

Piwik is not available or is blocked. Please check your adblocker settings.

Bunu batılı ülkelerde biraz açmak ve açıklamak gerek. Çünkü burada dünyanın geri kalanın aksine dini inanç azalıyor. Dünya nüfusunun yüzde 84’ü kendini dindar olarak tanımlıyor ve bu oran artmaya devam ediyor. Fakat siyaset dünyasının inançları hesaba katarak hareket etmesi gerektiği giderek daha net bir şekilde anlaşılıyor. Alman Dışişleri Bakanlığı da bu nedenle Religions for Peace ile işbirliği yapıyor ve kurultayı destekliyor.

Bu sivil toplum kuruluşu “dinlerin Birleşmiş Milletleri” olarak da anılıyor çünkü amacı dini liderlerin de yardımıyla çatışmaları dindirmeyi amaçlıyor. Karam’ın bürosu da Birleşmiş Milletler merkezinin hemen karşısında ve 1973’ten bu yana BM akreditasyonuna sahip. Bir diplomat çocuğu olarak dünyanın çeşitli başkentlerinde büyüyen Karam oldum olası insan hakları için mücadele etmeyi arzulamış. Bu süreçte dinlerin insanları ne kadar etkilediğini ve insanların da birlikte yaşamlarını ne denli din ve inanç temeli üzerinde şekillendirdiğini giderek daha çok fark etmiş. Azza Karam Hollanda’da din ve kalkınma alanında profesör.

Kadınlar inançlarıyla çatışmaları çözümleme yetkinliğine sahipler  
Azza Karam, “Religions for Peace”in genel sekreteri

50 yıllık geçmişe sahip Religions for Peace’in ilk kadın genel sekreteri olan Azza Karam kuruluşu denetleme ve yönetime katkı sunan bir konseyden de destek alıyor. Bu konseyin 80 üyesi arasında eski Alman piskoposlarından Margot Käßmann ve İsveç Lutheryen Kilisesi Baş Piskoposu Antje Jackelén gibi isimler yer alıyor. İnanç bağlayıcı unsuru oluşturuyor. Azza Karam “eğer bir yaratıcının beni ve diğer insanları yarattığına inanırsam dünyayı daha farklı bir şekilde görürüm” diyor ve şöyle devam ediyor: “Bu durumda birbirimizi sevmemiz ve saymamız elzemdir.” Peki insanların Tanrı adına birbirlerini katlettiği ya da savaşlar başlattığı bir dünyada bu inanç ne kadar ikna edici? Religions for Peace insanların birbirleriyle yüz yüze gelmelerinin gücüne, birbirlerini tanımalarının ve karşılıklı güven duygusu geliştirmelerine ve inançlarının enerjisinin ortak anlayışı beraberinde getireceğine inanıyor ve bunun için çalışıyor.

Peki bu işe yarıyor mu? Mevkileri olmasa da kadınlar dünyayı değiştirebilir mi? Azza Karam örneklerle cevap veriyor – Sierra Leone’de radikal gruplarla bağlantı kurarak kaçırılan çocuklarının yeniden serbest kalıp evlerine dönmelerini sağlayan kadınlar mesela. Ya da 2005 yılında kendisinin de katkı verdiği ve Fas’ta kadınları daha iyi koruyan bir aile yasasının İslamcı milletvekillerinin oylarıyla onaylanması da bir diğer örnek. O dönemde bu gelişme bir devrim olarak nitelenmişti. Karama göre “kadınlar inançlarıyla çatışmaları çözümleme yetkinliğine sahip”. Yönetim kademelerindeki tanınmış insanların başarısının da ancak kadınların gündelik yaşamdaki katkısıyla mümkün olduğunu dile getiren Karam bu aktörlerin bir araya getirilmesi gerektiğini savunuyor.

2019’da Lindau’da gerçekleşen kurultayın katılımcıları
2019’da Lindau’da gerçekleşen kurultayın katılımcıları © Ring for Peace

Dini yardım kuruluşlarına özel önem atfediliyor

Fakat şu anda yüz yüze görüşmeler neredeyse mümkün değil. O yüzden Azza Karam’ı dinlerin potansiyelini açıklarken ve mevcut durumu açıklarken görmek isteyen ekrana bakmalı – kararlı ve dost canlısı, ince çerçeveli gözlüklerinin ardında içten bir bakış. Karam’ın konuşmasına eşlik eden el hareketleriniyse kadraj dışında kaldığından yalnızca tahmin etmek mümkün.

Azza Karam gerçekçi bir bakışla açıklıyor: “Bir şiddet çağında yaşıyoruz ve dinin şiddetle çok doğrudan bir ilişkisi var.” Fakat Karam’ın tecrübeleri Avrupa’da uzun zamandır denendiği üzere dinin özel alanla kısıtlı hale getirilmesinin buna çözüm getirmeyeceğini gösteriyor. Problemlerin açıkça konuşulması ve işbirliğinin desteklenmesi gerek. Karam’a göre köktendinciliğe karşı çözüm burada yatıyor.

Örneğin gözlemlerine göre tüm dinler korona salgının önünün kesilmesine katkıda bulunuyor: “Fakat beni çok üzen bir gerçek var ki dinler arasında bu alanda neredeyse hiç işbirliği yok.” Bu nedenle Religions for Peace örneğin Birleşmiş Milletler’in 1991 yılında hayata geçirdiği ve insani yardımları koordine etmeye yönelik kolu gibi kurumlar aracılığıyla dini yardım kuruluşları arasındaki ilişkileri geliştirmeyi hedefliyor. “Farklı dinlerin yardım kuruluşları zor durumdaki insanlara herkesten daha yakın” diyen Karam sözünü şöyle tamamlıyor: “Onları yardım elini birlikte uzatmak konusunda destekleyebiliriz.”

© www.deutschland.de