Biyolojik çeşitliliğin anlamı
Biyolojik çeşitliliğin kaybolması iklim değişikliği kadar tehlikeli. Biyolojik çeşitlilik neden bu kadar önemli ve Almanya bunun korunması için neler yapıyor?
Tıpkı iklim koruması gibi tür koruması da bir insanlık görevi. Çünkü biyolojik çeşitliliğin kaybı dünya çapında yaşamın temellerini tehdit ediyor. Biyoçeşitliliğin anlamı, tüm dünyada soy tükenmesi, Almanya’nın türlerin korunmasına dair taahhüdü ve federal hükümetin biyoçeşitlilik hedefleri hakkındaki en önemli soruların cevapları.
Biyoçeşitlilik nedir ve neden bu kadar önemli?
Biyoçeşitlilik dendiğinde akla hem bitki ve hayvan türleri arasındaki doğal çeşitlilik hem de ekosistemlerdeki biyolojik çeşitlilik gelir. Bu çeşitlilik yeryüzünde yoğun bir ağ oluşturur. Bu sayede doğanın, insanlar tarafından da ihtiyaç duyulan malzeme ve ham maddelerin üretilmesi sağlanır: Su, giyecek, besin, ham madde, ilaç ve çok daha fazlası. Yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz neredeyse her şeyin doğal bir kaynağı vardır. Ancak arılar artık tozlaşmayı sağlamadığında, topraklar çoraklaştığında ve okyanuslarda aşırı avlanma olduğunda insanlar için işler zorlaşacak. Tür çeşitliliği sürekli daralma nedeniyle git gide daha kırılgan ve günün birinde bizi artık taşıyamayacak hale gelen bir toprak gibidir.
Tüm türlerin bolluğu güvencemiz gibi etki eder. Bir tür örneğin kuraklık, sıcaklık ya da yoğun yağışlar nedeniyle işlevini kaybederse daha iyi uyum sağlayan bir başkası onun işlevlerini devralır. Her bir türün korunması söz konusu çeşitliliğinin korunmasına yönelik bir yöntemdir. Almanya’da sıkı koruma altında bulunan neredeyse 500 yerli tür olup bunların arasında beyaz leylek gibi kuşlar ya da Apollo Kelebeği gibi kelebekler de var. Ayrıca birçok eğrelti otu ve liken türleri de buna dahil. Bu şekilde sayının korunması ve tekrar artırılması öngörülmektedir.
Biyoçeşitlilik ile iklim değişikliği arasında nasıl bir ilişki var?
İklim değişikliği ve biyoçeşitliliğin kaybı çifte bir kriz yaratıyor, hem pozitif hem de negatif anlamda birbirlerini karşılıklı güçlendiriyorlar. Biyoçeşitlilikteki kayıp iklim değişikliğini hızlandırabilir. Ormanlar ya da bataklıklar kaybolduğunda CO2 açığa çıkar. Sağlam kalırlarsa iklime zarar veren ciddi miktarda karbondioksiti depolayabilir ve doğal yoldan karbon miktarının azalmasını sağlar. Yani biyoçeşitlilik iklim değişikliğini de hafifletebilir. Bu yüzden doğanın korunması küresel ısınmaya karşı verilen savaşta önemli bir araçtır. Aksine iklim değişikliği ölen mercan resifleri örneğinde olduğu gibi türlerin azalmasını hızlandırabilir de.
Dünya genelinde ve Almanya’da tür çeşitliliği ne durumda?
Türlerin yok olması tek başına endişe verici değildir, bu uzun zamandır doğa işleyişinin bir parçasıdır. Ancak kayıp hızı alışılmışın dışına çıkıyor: İnsanların yeryüzüne hakim olmasından önceki zamanlara kıyasla on ila yüz kat daha yüksek. Dünya Biyoçeşitlilik Konseyi IPBES’in verilerine göre şu anda dünya çapında sekiz milyon türün bir milyonu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya, hem de önümüzdeki birkaç yıl içinde. Zengin biyoçeşitliliğin büyük bir kısmı güney yarım kürede bulunmasına rağmen Ant Dağları ya da Himalayalar’ın güney yamaçları gibi yerlerde yok olma riski daha da yüksek. Ancak Almanya’da da biyoçeşitliliğin durumu endişe uyandırıyor. Kuşların sayısı geçtiğimiz 25 yılda yaklaşık üçte bir oranında azaldı. Bunların arasında tarla kuşu ya da keklik gibi “sıradan türler” de yer alıyor.
Kuşlar ya da ormanlar, savanlar veya memeliler, balıklar ya da mercan resifleri, her yerde doğal yaşam alanı ve beraberinde biyolojik çeşitlilik yok oluyor. Sinsi olan şey şu: Süreç yavaş yavaş gerçekleştiğinden bizim için doğrudan hissedilebilir değil. Bunun başlıca nedeni ise tarım. Dünyanın kuzeyinde geçtiğimiz on yıllarda maksimum verim uğuruna bunlar budandı. Genellikle çalılıkların, ağaçların olmadığı sıradan çorak araziler oluştu, ancak kuşlar, solucanlar ve diğer bitki ile hayvanlar için önemli olan tam da bu. Güney Yarım Küre’de başlıca sorun tarım arazisi açmak için ormanların kesilmesidir, burada tarım el değmemiş doğayı git gide daha fazla tahrip ediyor.
Almanya biyoçeşitliliği korumak için ne yapıyor?
Almanya biyoçeşitliliğin korunması konusunda uluslararası en büyük bağışçılar arasında yer alıyor. Eylül 2022’de New York’ta toplanan BM Genel Kurulu’nda Federal Şansölye Olaf Scholz, 2025 yılına kadar bu miktarın iki katı olmak üzere yılda 1,5 milyar Avro’ya çıkarılacağını duyurmuştu. Bununla Almanya örneğin Brezilya ya da Endonezya’daki yağmur ormanlarının korunması projelerini finanse ediyor ancak Federal Hükümet Legacy Landscapes Fund gibi yaratıcı finans araçlarını da teşvik ediyor. Almanya’da Federal Hükümet 2026 yılına kadar biyoçeşitlilik için dört milyar Avro bütçe ayıracak. Bu, aynı zamanda doğal iklim korumasına da bir katkı.
Ulusal biyolojik çeşitlilik Stratejisi Almanya’ya nasıl katkı sağlıyor?
Federal hükümetin doğanın korunmasına yönelik kullandığı ana araç olarak sayılıyor. Söz konusu strateji ilk kez 2007 yılında oluşturuldu ve yüzlerce hedef ile tedbiri içeriyor. İlerlemeler her yasama döneminde bir kez kontrol ediliyor. 2021 yılında üçüncü faaliyet raporu verildi. Buna göre örneğin böceklerin korunması veya ekolojik tarımın yaygınlaştırılması gibi konularda pek çok şey başarıldı, ancak daha yapılacak çok şey var. 2022’nin sonunda Montreal’de gerçekleştirilen BM Biyoçeşitlilik Zirvesi’nin hükümleri uluslararası alanda merkezi bir rol oynuyor. Yaklaşık 200 COP15 katılımcı devlet, özellikle 2030’a kadar dünya çapındaki toprak ve deniz alanlarının yüzde 30’unun koruma altına alınması konusunda mutabakata vardı. Ayrıca tür çeşitliliğinin korunması için daha fazla para harcanması gerekiyor. Ardından Federal Çevre Bakanı Steffi Lemke övgüde bulundu: “Uluslararası toplum nesillerin tükenmesini nihayet durdurmaya karar verdi.”