“Avrupa-Türkiye işbirliği büyük potansiyele sahip”
Avrupa Politikası Berlin Enstitüsü Direktörü Funda Tekin, Türkiye ile yeni işbirliği olanakları hakkında konuşuyor.

Sayın profesör Tekin, 2025 Federal Meclis Seçimleri sonuçları ortadayken: Şimdiden buradan Almanya’nın Avrupa’daki rolü hakkında bir çıkarsamada bulunulabilir mi?
Tabii ki önce koalisyon müzakereleri yürütülmeli ve yeni Federal Hükümet kurulmalı. Ama her halükarda seçim Federal Meclis’te gelecekte de güçlü bir Pro-Avrupacı parti bloğunun olacağını gösterdi: CDU/CSU, SPD ve Yeşiller birlikte net bir sandalye çoğunluğu yakalıyor ve hepsi de Avrupa Birliği’nin genişlemesinden yana. Avrupa kuşkuculuğuna sahip partiler – yapıcı bir şekilde Sol Parti, yıkıcı bir şekilde AfD – güç kazanmış olsalar da muhtemelen yeni Federal Şansölye Friedrich Merz AB’nin güçlendirilmesi için Almanya’nın şekillendirme isteği konusunda büyük bir irade gösteriyor.
Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının oy davranışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
2025 Federal Meclis Seçimleri’ne dönüp baktığımızda bu konuda elimizde herhangi bir istatistik yok ama son zamanlarda Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının seçmen davranışı kesinlikle değişti. Onlar uzun bir süre boyunca özellikle SPD’ye oy verdiler, çünkü sendikalarla bağlantıları sayesinde birçok misafir işçiye diğer partilere göre daha yakındı. Yakın geçmişte ise 1998 ile 2005 yılları arasında SPD ve Yeşiller’in oluşturduğu Federal Hükümet’in Türkiye’nin AB’ye girmesi konusunda şeffaflığı da bu seçmen davranışına katkı sağlamıştır. Ancak geçen zaman içinde bu bariz bir şekilde çeşitlendi ve Türkiye kökenli seçmenlerin oyları çeşitli partilere daha eşit bir şekilde dağılıyor.
AB-Türkiye ilişkileri çok katmanlı: güvenlik sorunlarından ekonomi, enerji ve göçe kadar.
Şu sıralarda Türkiye’nin bir AB üyeliği tartışma konusu değil. Buna rağmen Avrupa ile Türkiye arasındaki işbirliği nasıl devam edebilir?
Bana göre bir AB üyeliğinin ötesinde daha esnek işbirliği formları önem kazanıyor. Örnek vermek gerekirse, Avrupa ülkelerinin çeşitli konu alanlarına göre değişken yaklaşımlarla bir arada çalıştıkları “Değişken geometri”. Bu Türkiye ile işbirliği için de bağlantı noktaları açıyor. Güncel uluslararası çatışmalar ve jeolopolitik gelişmeler ışığında güçlendirilmiş ve genişlemiş bir Avrupa işbirliği bir o kadar önem kazanıyor. AB-Türkiye ilişkileri çok katmanlı: güvenlik sorunlarından ekonomi, enerji ve göçe kadar.
Yani siz Türkiye ve Avrupa arasındaki bir yakınlaşma için potansiyel görüyorsunuz?
Evet ama benim düşünceme göre üyelik sürecine çok da fazla odaklanmamak lazım. AB ve Türkiye Gümrük Birliği’nin bir modernizasyonu, bir diğer hedefe giden yol, çünkü Türkiye’yi geniş kapsamlı reformlar yapması bakımından motive edebilir, örneğin hukuk devleti alanında. İklim koruma alanında da bazı ihtilaflı konulara rağmen gelecekteki Avrupa-Türkiye işbirliği açısından çok fazla potansiyel bulunuyor. Çeşitli düzlemlerde adım adım yaklaşmak, şu anda perspektifi olmayan bir sürece takılıp kalmaktan çok daha mantıklı.
Bilimsel çalışmalarınızda uzun süredir AB-Türkiye ilişkilerine odaklanmış durumdasınız. Bu konu sizin için neden bu kadar önemli?
AB-Türkiye ilişkileri eksenindeki tartışmalar zaten her zaman dopdolu ve heyecanlı olmuştur ve ayrıca Türk bir babanın kızı olarak benim iyi bir politik ilişki konusuna özel ilgim var. Türkiye ve Avrupa ilişkilerini sürdürülebilir bir şekilde kurmayı başarabilirlerse, birlikte çok daha fazla şeyi başarabilirler. Bunun için birçok alanda biraz daha yakınlaşma gerekli ve ben de bilimsel çalışmamla yapıcı tartışmalara bir katkı sağlamak istiyorum.