Almanya’da Reformasyon’un 500 Yılı – İnanç ve Diyalog
Uluslararası konuklar Almanya’da Reformasyon’un izlerini sürüyor ve farklı dinlerin temsilcileriyle diyaloğa giriyor.
Yuri Baçişka’yı Almanya ziyaretinde şaşkınlığa uğratan ilk sürpriz, devletin de “Reformasyon’un 500 Yılı” etkinliklerinin bir parçası olması olmuş. Baçişka, Vilnius European Humanities University’de Beyaz Rusya tarihi ve dinleri profesörü. Ülkesi Beyaz Rusya’da Reformasyon’un yanı sıra İncil’in Beyaz Rusça’ya tercüme edilmesinin 500. yıldönümü dolayısıyla düzenlenecek etkinliklerden sorumlu ve yalnızca kilisenin inisiyatifiyle kurulmuş bir komitede yer alıyor.Beyaz Rusya’da nüfusun yalnızca yüzde 2’sinin Protestan olduğunu belirten Baçişka “bu cemaatin son derece aktif olduğunu” dile getiriyor.
Almanya Protestan Kilisesi (EKD) Danışma Kurulu’nun elçisi Margot Käßmann da 2017’de gerçekleşecek yıldönümü için yoğun çalışan isimlerden biri. Käßmann, Baçişka ve Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ziyaretçi programı çerçevesinde Berlin’e davet edilen diğer uluslararası konuklarla bir araya geliyor. Bu grup önümüzdeki günlerde Martin Luther’in yaşamı ve Reformasyon açısından önem taşıyan yerleri ziyaret edecek: Wartburg’un yanı sıra Erfurt ve Wittenberg’de gezinin durakları arasında yer alıyor. Baçişka bu vesileyle Reformasyon’un yıldönümüne ilişkin yeni fikir ve öneriler edinmeyi umuyor ve Käßmann’dan Federal Alman Meclisi’nin, henüz 2011 yılında bu yıldönümünün yalnızca kiliseyi değil tüm ülkeyi ilgilendirdiğine karar verdiğini öğreniyor. “Reformasyon Alman kültürünün bir parçası. Dolayısıyla Kilise ve devlet yıldönümü için birlikte hareket ediyor.”
Dünyada “Luther etkisi”
Konuklar, bu buluşmanın gerçekleştiği günün sabahında, yıldönümü kutlamaları çerçevesinde düzenlenecek çok sayıdaki etkinliklerden birine göz atma şansına kavuşmuş: Alman Tarih Müzesi’nin “Luther Etkisi” başlıklı sergisi yıldönümü kapsamında Almanya’da geçekleştirilecek üç ulusal sergiden biri ve 2017 Nisanından itibaren Berlin’deki Martin Gropius Bau’da düzenlenecek. Uluslararası davetliler, serginin organizatörleriyle gerçekleştirdikleri sohbette başlığın ima ettiğinin aksine serginin aslında Luther’in kendisine odaklanmadığını öğrenmiş. “Luther yoğunlaştığımız asli nokta değil”, diyen küratör Ann Kathrin Ziesak “asıl hedefimiz Protestanlığın günümüzde pek çok farklı yüzü olduğunu göstermek”, diyor. Bu sebeple sergi Protestanlığın İsveç, Güney Kore, Tanzanya ve ABD’deki tarihini ve diğer dinlerle ilişkisini de değerlendirerek bu ülkelerdeki Protestanların günümüzdeki yaşamlarına odaklanıyor.
Ziyaretçiler Almanya’daki farklı inanç gruplarının temsilcileriyle gerçekleştirdikleri bir buluşma’da buradaki dinler arası diyaloğa ilişkin bir izlenim de edinebilmişler. Berlinli İmam Osman Örs bu sürecin kendisi için nasıl başladığını anlatıyor: “Ben 11 Eylül saldırıları dolayısıyla diyaloğa bir anlamda mecbur bırakılmış oldum. Bu saldırılar benim için yalnızca masum insanlara değil, aynı zamanda dinime ve temel değerlerime yapılmıştı.” Örs Almanya’daki Müslümanlar tarafından kurulan ve kültürel ve dini fikir alışverişini hedefleyen Diyalog Forumu bünyesinde çalışmalar yürütüyor. Kuruluş, Berlin’de yapılması planlanan ve Hristiyan, Yahudi ve Müslümanların birlikte ibadet edebileceği “House of One” projesini de destekliyor. “İlk duyduğumda bana ütopik ve gerçek dışı bir fikir gibi görünmüştü”, diyen Örs bu merkezin günün birinde hayata geçirilmesinin son derece mümkün olduğu görüşünde.
“Küresel bir etkinlik” olarak Reformasyon’un yıldönümü
Dinler arası barış kimi ziyaretçiler için henüz yalnızca gerçekleşmesini bekledikleri bir dilek. Namibya Evanjelik-Lutheryen Kilisesi temsilcisi Emma Ndaendelao Nangolo “burada dile getirilen dinler arası diyalog ülkem için henüz uzak bir ihtimal. Ben her gün dinler arası çalışmalarla karşı karşıya geliyorum”, diye anlatıyor. Suudi Arabistan İslami İşbirliği Teşkilatı’ndan Galib Huseynov da pek çok ülkede İslam düşmanlığının artmasının inanç grupları arasındaki diyaloğu giderek güçleştirdiğini dile getiriyor.
Martin Luther de Müslüman ve Yahudilere karşı keskin tavrıyla biliniyordu. Büyük reformcunun bu karanlık yönü de yıldönümü etkinliklerinde pek çok farklı şekilde ele alınacak. Margot Käßmann, Reformasyon’un Martin Luther’i “büyük Alman kahramanı” ilan ederek kutlandığı günlerin geçmişte kaldığını söylüyor ve bu yılki kutlamaların uluslararasılaşarak “insanlara odaklanan küresel bir etkinliğe” dönüşmesinin bu bakımdan daha da önem kazandığını ekliyor.
Käßmann’a Luther’in gününüz Almanyası hakkında ne düşüneceğini sorusunu yönelten konuklar şu cevabı alıyorlar: “Her şeyden önce Almanya’da herhangi bir dine bağlı olmayan bu kadar çok insanın olması karşısında büyük bir şaşkınlığa uğrardı”. Günümüzde Alman nüfusunun üçte birinden fazlası bir dine ya da mezhebe bağlı değil. Özellikle de geçmişte Luther’in yaşamını ve çalışmalarını sürdürmüş olduğu Doğu Almanya’da bu oran çok daha yüksek. Yani Reformasyonun bu yılki kutlamaları bir anlamda kilisenin yeniden reforme olması gerektiğine de mi işaret ediyor? Käßmann’ın yanıtı tereddütsüz: “Kesinlikle. Kilise dönüşümden geçmeli. Hem de her gün.”
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin ziyaretçi programına ilişkin daha fazla bilgi için: