“Film festivalleri herkese göre bir yer”

Bayan Tuttle, Berlinale’nin film ülkesi Almanya ve küresel sinema sektörü için önemi nedir? 
Berlinale her zaman büyük bir halk festivali ve aynı zamanda uluslararası film sektörü için anlamlı bir platform olmuştur. Burada, Berlin’de herkes fikir alışverişi için bir araya geliyor. Bu durumu korumak ve geliştirmek istiyoruz. Berlinale, tüm dünyadan insanları bir araya getirmek ve dünyamıza yeni bakış açıları getiren filmleri sunmakla ilgili. Bu durumda iyi bir denge bulmak ve mümkün olduğunca çok bakış açısının hakkını vermek önemli. Bu her zaman kolay olmuyor ancak işimizi bu kadar önemli kılan da tam olarak bu. 

Siz ABD’den geliyorsunuz ve film branşına uluslararası bir bakış açınız var. Berlinale’de sizi büyüleyen şey nedir?
Berlin, şehrin çeşitli yerlerindeki alışılmadık sinemalarıyla sadece konum bile benzersiz. Diğer pek çok metropolden farklı olarak burası sadece film kültürü için merkezi bir yer olmakla kalmıyor, aynı zamanda canlı, merkezi olmayan bir sinema ortamı var. Bu komşuluk kültürü Berlin’i özel kılıyor ve büyüleyici bir tarihle şekillenen etkileyici kültürel zenginliğine katkı sağlıyor. 

Almanya’daki mevcut film ortamını ve film yapımcılarının çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Almanya’daki genç yetenekler beni heyecanlandırıyor. Sinema dili ve tarzı konusunda geniş bir yelpazeye sahip ve aynı zamanda filmler için yeni izleyiciler kazanma konusuyla ilgilenen pek çok rejisörle tanıştım. Film sektörünün gelişimini teşvik etmek için bu nesle daha fazla alan açmak istiyorum. 

Berlinale gibi uluslararası bir festival siyasi gerilimlerin ve toplumsal bölünmelerin yaşandığı bir dönemde nasıl bir sorumluluk taşıyor?
Almanya – ve özellikle Berlinale – burada özel bir rol oynuyor. Coğrafi olarak Doğu ve Batı Avrupa’nın ortasında yer alan, halka açık ve uluslararası bir festival olarak Berlinale benzersiz bir kesit alanında yer alıyor. Bu pozisyon da ona kendine özel bir anlam katıyor. Dünyanın farklı bölgelerinden, dayanışmanın yitirilmesi, toplumsal dönüşüm ve milliyetçi ile otoriter akımların yükselişi gibi acil toplumsal konuları ele alan çok sayıda filmler gösteriyoruz. Film yapımcıları bu konuları farklı şekillerde ele alıyor – bunu belgesel filmler, kara mizah ve çeşitli film türleri yoluyla yapıyorlar. 

Filmlerin geleceği için hangi trendleri gözlemliyorsunuz ve neler diliyorsunuz?
Alman sinemasının bugün büyük bir kültürel çeşitlilik yansıttığını görüyorum. Uluslararası yetenekleri daha güçlü bir şekilde bağlamak açıkça görülen bir trend. Birçok yaratıcı kafanın kendisi göçmen veya ebeveynleri öyleler; bu kendini neredeyse tüm filmlerde ve bölümlerde gösteriyor. Bunda modern bir Almanya ve modern bir Avrupa görüyorum. 

Çeşitlilik benim için her zaman vazgeçilmez bir öğeydi, öyle ki bu konuda yüksek sesle ve tutkuyla çalıştım. Sahneye bilinçli olarak çeşitli bakış açıları ve sesleri taşıyarak bir programın nasıl daha dinamik tasarlanabileceği sorusu beni heyecanlandırıyor. O nedenle sürekli uluslararası sinemada yeterince temsil edilmeyen seslerin peşindeyim ve onların sesi olmak istiyorum. 

Bu 25 yıl önce yeterli üretim materyaline sahip olmayan quir film emekçilerine, rejisörlere yol açmak için taviz vermek anlamına geliyordu. Ama tam da bu sayede yeni bir jenerasyona festivallerin onlar için bir yer olduğunu gösterebildik ve onların eserleri için bir seyirci kitlesi oluşturmaya yardımcı olduk; biz bunu gelecekte de devam ettirmek istiyoruz.