Doktor, terapist, dinleyici
Elif Cındık-Herbrüggen Münih’te iki tıp merkezi kurdu ve çalışmaları özellikle göçmenler üzerine odaklanıyor. Bir portre.
Kendinizi başkalarının beklentilerinden soyutlamak neden bu kadar zor? Psikolojik ve buna bağlı fiziksel hastalıkların sizi paralize etmemesini nasıl sağlayabilirsiniz? Elif-Cındık-Herbrüggen gündelik görüşmelerinde sürekli bu tür sorularla karşılaşıyor. Bir psikiyatrist ve psikoterapist olarak hastalarına profesyonel destek sağlamak için onları dinliyor. Kendisi 2010 yazında Münih’e yerleştiğinde buradaki Türk kökenli ilk psikiyatri ve psikoterapi doktoruydu. O günden bu yana çok fazla para ve enerji harcadı ve Bavyera’nın başkentinde iki sağlık merkezi açtı – Riem Nöro Psikiyatri Merkezi ve Messestadt Ruh Sağlığı Merkezi. Her iki merkezde de farklı dillere hakim ve farklı kültürel kökenlere sahip yaklaşık 25 çalışan çalışıyor. Cındık-Herbrüggen ve uzman doktorlar ve psikologlardan oluşan ekibi yetişkinlere ve gençlere nöroloji, psikiyatri, psikosomatik ve psikoterapi alanlarında yardım ediyor.
54 yaşındaki doktor, kendisi gibi Türkiye kökenli hastalarıyla olan çalışmaları hakkında şunları söylüyor: “Kişinin hastanın dilini konuşabilip konuşamaması ve kültürel arka planını bilip bilmemesi çok büyük bir fark yaratıyor.” İşçi bir ailenin İstanbul’da doğan ve Almanya’da büyüyen kızı olarak Cındık-Herbrüggen bu hasta grubunun biyografilerine aşina. “Hastanın köken kültürünü bilmek ve bununla ilintili çatışmaları ve kırılmaları düzenleyebilmek, tedavinin başarısına ciddi bir katkı sağlıyor.”
Harvard Üniversitesi’ndeki doktora çalışması
Cındık-Herbrüggen, kaderin kötü bir oyunu yüzünden ebeveynlerinin kendisine çok ilgilenememiş olduğunu ifade ediyor. Yoruma göre değişir ama kendisinin çok erken bir dönemde “fazlasıyla sorumluluk sahibi” olduğunu veya “birçok özgürlükle” büyüdüğünü belirtiyor. “Okulda her zaman çok iyiydim, bu benim ailem için çok önemliydi, bu nedenle üzerimde hiç baskı kurmadılar.”
1,3 not ortalamasıyla verdiği mezuniyet sınavının (Abitur) ardından ailesinin isteği üzerine tıp eğitimine başladı. Aslında gazeteci olmak istediğini ama şöyle düşündüğünü söylüyor: “Hoşuma gitmezse o zaman bölümümü değiştiririm.” Fakat daha ilk dönemde doktorluk mesleğini sevdi, üniversite eğitimi sırasında yurtdışında da mesleki tecrübeler edindi, üç yıl ABD’de yaşadı, Harvard Üniversitesi’nde Toplum Sağlığı üzerine yüksek lisans yaptı ve doktora tezini yazdı.
Meslek seçiminde aile damgası
Bu meslek Cındık-Herbrüggen’in adeta kaderiydi. Geriye dönüp baktığında uzmanlık alanı “seçiminin” ailesinin geçmişiyle de ilgili olduğunu fark etti. Büyük ablası sekiz yaşında bir kazaya kurban gitmişti. Cındık-Herbrüggen “Annem bu yüzden kendisini suçluyordu ve çok ağır bir depresyondaydı” diye anlatıyor. Çocukken ve ergenken ona yardım edemediğini ve eğitim alarak uzman doktor olduğunda ise artık çok geç olduğunu çünkü hastalığın kronikleştiğini belirtiyor. Hafiften kendini alaya alan bir vurguyla “Şimdi vekaleten diğer herkesi kurtarmaya çalışıyorum” diyor.
Cındık-Herbrüggen uzmanlık bilgisini ve farklı kültürel çevrelerden gelen hastalarla çalışmaları ile ilgili tecrübelerini düzenli olarak konferanslarda ve kongrelerde başka insanlara aktarıyor, uzman ve asistan hekimler ile başka tıbbi personelleri yetiştiriyor. Sunumlarını Almanca, Türkçe ve İngilizce dillerinde yapıyor. Korona pandemisi sırasında çok sayıda Türk televizyon kanalı da olmak üzere korona ve ruh sağlığı konularında röportajlar verdi.
Göçmenler için daha iyi bir bakım talebi
On iki yıldır Alman kökenli biriyle evli olan uzun boylu kadın “Ben tam bir işkoliğim, gerekmesi halinde pazartesiden cumaya günde on iki saat çalışabilirim” diyor. Boş zamanlarında dans ediyor, sosyalleşmek için arkadaşlarıyla buluşuyor ve dalış tatili yapıyor.
Pek çok kez ödül alan Cındık-Herbrüggen kendisi gibi uzman doktorlara çok büyük bir ihtiyaç olduğunun altını çiziyor. Hasta eksikliği olmadığı gibi tedavilerin de başarıyla neticelendiğini belirtiyor. Dilediği şey ise daha az bürokratik engeller olması ve sağlık kurumları tarafından daha fazla takdir edilmek. Ve her şeyden önce “psikiyatrik ve psikosomatik hastalıkları olan göçmenlerin tedavileri konusunda daha fazla şey yapılmasını” istiyor.